Kıymetli hemşerilerim, değerli basın mensupları;
Hepinizi hürmet ve muhabbetle selamlıyorum. 
Bugün burada kanayan yaramız Gazze’yi konuşmak üzere toplandık. Esasen çok daha öncesine dayanan ama 7 Ekim 2023'ten bu yana en şiddetli şekilde devam eden, Gazze'de yaşanan soykırım akıl almaz boyutlara ulaştı. 
Evler, camiler, okullar, hastaneler, hatta yaralı taşıyan ambulanslar bombalanıyor. Babalar, küçücük yavrularının parçalanmış bedenlerini topluyor enkazların arasından. Anneler açlıktan ağlayan çocuklarını teselli etmeye çalışıyor. Terörist İsrail, uçaktan bırakılan erzakları almak için koşuşturan çocukları hedef alacak kadar insanlıktan çıkmış durumda. Aylardır insani yardımın geçişine de müsaade edilmiyor. Artık Gazze’li kardeşlerimiz açlıktan da ölüyor. 
Siyonist İsrail'in bu saldırıları, sadece Gazze'yi hedef almamaktadır. Gazze'nin, Kudüs'ün temsil ettiği mana itibariyla bu savaş, tüm İslam alemine açılmıştır. Hatta insanlık onuruna yakışmayan, insan haklarına ve savaş hukukuna aykırı olan katliamlar ve yaşanan vahşet aslında tüm insanlığın hedef alındığının bir göstergesidir. Çünkü savaşın bile bir onuru, bir hukuku vardır. Kural tanımayan bir zalim, bir gün gelir bu kuralsızlığı görmezden gelenleri de vurur. Hatta bugün kendisine destek verenleri bile emellerine ulaşmak için ortadan kaldırmaktan çekinmez. İsrail'in ve onu kuran Siyonist Yahudilerin tarihine baktığınızda, bu konuda sicillerinin ne kadar kötü olduğunu rahatlıkla görürsünüz.
Gazze'ye karşı İslam aleminin duyarsızlığı bu teröristleri daha da cesaretlendirmektedir. İslam ülkelerinin liderlerinin İsrail ile siyasi, askeri, ticari ilişkiyi kesmek, bir barış ordusu kurup müdahale etmek yerine; katillerle gülümseyen pozlar vermesi bizleri derinden yaralamaktadır. 
Buna karşın dünyanın çeşitli ülkelerinden duyarlı insanların bu meseleye sahip çıkması ve "utanarak söylüyorum ama" birçok İslam ülkesinden daha ciddi tepki vermesi, bu zulüm karşısında gözyaşı dökmesi, sert müdahelelere rağmen geri durmadan Gazze'ye desteğini sürdürmesi yüreğimize su serpmektedir. 
Farklı ülkelerden insanlarla Gazze'ye insani yardım götürmek üzere yola çıkan Madleen gemisi bu duyarlılığın en son göstergesidir. Maalesef aynı Mavi Marmara'da olduğu gibi Madleen gemisindekiler de terörist İsrail tarafından göz altına alındılar. Artık bu noktada tüm dünyanın bu olaya müdahele etme vakti gelmiştir. Bu gemideki 12 kişinin kılına gelecek zarardan tüm dünya ülkeleri sorumludur.
Bu konudaki sorumluluğunu yerine getirmek üzere başta ülkemiz Türkiye olmak üzere tüm ülkelerin liderlerini harekete geçmeye davet ediyoruz. İnsanlık onurunun daha fazla ayaklar altına alınmasına müsade etmeyin. Kınamalarla, sert konuşmalarla bir yere varılmayacağını, İsrail'in ancak güçten anlayacağını asla unutmayın. Madleen gemisinin sonunun Mavi Marmara gibi olmasına müsade etmeyin. Aksi takdirde ne tarihin azabından, ne de Allah'ın gazabından kurtulamazsınız. 
Bugün yeni gelişen bir olaya da değinmek istiyorum.
Kıymetli kardeşlerim;
 "DÜN MESELE SADECE GAZZE YA DA SURİYE DEĞİLDİ,
BUGÜN DE SADECE İRAN DEĞİL!”
İsrail’in sabaha karşı, İranlı bilim insanları ve askeri yetkililerin aileleriyle birlikte yaşadığı konutları ve birçok sivilin bulunduğu yerleşim alanlarını bombalaması; hemen ardından, ABD'nin bu saldırıya destek veren açıklamalar yapması bölgemiz açısından tarihi bir kırılma noktasıdır.
Herhangi bir ülke, Amerikan askerlerini savaş alanında veya kışlalarında değil, çocuklarıyla birlikte evlerinde hedef alsaydı, ABD bunu “terörizm” olarak nitelendirirdi.
Bu saldırılar şüphesiz “terör” saldırılarıdır ve bu durum İsrail güvenliğini bahane ederek tüm bölgeyi “güvensizliğe” ve “teröre” sürüklemektedir.
Artık açıklamalarla geçiştirilemeyecek bir sürecin içine girildiğinin farkına varılmalıdır.
Bununla birlikte komşumuz İran İslam Cumhuriyeti ve halkıyla tam dayanışma içerisinde olunması, bu mesajın İsrail-Amerika bloğuna verilmesi gerekmektedir.
Bölge ülkeleri “Trump hayranlığının, İsrail dostluğunun” kendilerine güvenli bir liman olacağını düşünüyorlarsa tarihi ve ölümcül bir yanılgı içinde olduklarını zaman onlara çok geçmeden ispat edecektir.
Türkiye’nin üzerine düşen “en güçlü şekilde kınamak” değil;
· İsrail’i koruyan Kürecik radarını kapatmak,
· Amerika’yı koruyan İncirlik üssünü kapatmak,
· Bakü Tiflis Ceyhan boru hattından İsrail’e akıtılan petrolü kesmek,
· İsrail’e giden tüm gemilere limanları kapatmaktır.
Onlarca yıldır Türkiye'ye yaklaşan tehlikelerin artık son perdesindeyiz ve bilinmelidir ki tehlike çanları kulakları sağır edercesine artık bizim için çalıyor.
Türkiye tarihi bilinç ve sorumluğu ile acil olarak İslam İş Birliği Teşkilatı'nı toplamalı ve bölge ülkelerinin liderleri ile birlikte İsrail'e karşı somut ve caydırıcı adımlar atmalıdır.
Milli Görüş Hareketi olarak bir kez daha uyarıyoruz;
bugün Siyonist İsrail'e karşı adım atmayan her ülke, bir sonraki saldırıların kurbanı olacaktır.
Bu vesileyle dost ve kardeş İran halkına başsağlığı ve sabır diliyor;
Siyonist İsrail'i bir kez daha lanetliyor, hukuku ayaklar altına alan bu saldırılarını kınıyoruz.”
Kıymetli kardeşlerim;
Zulüm ebedi olamaz, kötülük mutlaka hüsrana uğrayacaktır. Umuyoruz ki Türkiye, Filistin davasında üzerine düşen tarihi sorumluluğunu mutlaka yerine getirip şanlı ecdadımız gibi ismini tarihe altın harflerle yazdıracaktır. 
Saadet Partisi olarak, yaşanan bu vahşete dur demek ve Gazze’nin yalnız olmadığını haykırmak için İstanbul’da, Üsküdar meydanında bir miting tertip ettik. Gönlü Filistin’le birlikte olan, kalbi Gazze ile atan tüm halkımızı bu mitinge davet ediyoruz. 
Selam olsun kardeşinin derdiyle dertlenen samimi Müslümanlara. 
Ve şundan hiç şüpheniz olmasın.
Zafer inananlarındır ve zafer yakındır!
Allah'a emanet olunuz.