Sömürgenin merkezlerinden olan Fransa Cumhurbaşkanı Emanuel Macron, son birkaç zamandır cinnete esir politikalarına bir yenisini ekleyerek, insanlığa rahmet olarak gönderilen, hatem-ül enbiya Hz. Muhammed Mustafa’ya ilişkin sözde karikatürlere fikir özgürlüğü adına sahip çıkması ve Müslümanları aşağılamasını tel’in etmek için burada toplandık.
Değerli dostlar, sayın basın mensupları…
Aslında Macron, bir görüntü…
Avrupa’da birçok ülkede bir cinnet hali yaşanıyor…
Yabancı düşmanlığı, ırkçılık ve İslamofobi, o meşhur Avrupa aklını esir almış, çoğulculuk söylemlerinin sırçası dökülmüş ve nihayet aşırı sağ siyasetin ürettiği politikalar siyaseti belirler hale gelmiştir.
Almanya’da cami baskını, Hollanda’da Gert Wilders’in terör ve şiddet içeren konuşmaları ve nihayet Macron’un, ifade hürriyeti arkasına sığınarak, İslam’a ve peygamberine saldıran unsurlara sahip çıkması cinnetin boyutlarını göstermektedir. Burada bir parantezle bir başka tepkimizi de özellikle ifade edelim. Kutsal emanetlerimizin mekanı olmakla yetinip, kutsala sahip çıkmayı beceremeyen Suudi Arabistan yönetimini ve onunla aynı kulvarda bulunmaya teşne Birleşik Arap Emirliklerini de tarih ve bizler not ediyoruz. Dine ve Kutlu Nebi’ye dönük hakaret faillerinin kuyruğuna takılan ülkelerin ve yöneticilerin, emperyalist taşeronluğu ve kapitalistlerin sömürü baronluğu sıfatlarının sona ermesinin de yakın olduğuna inanıyoruz.
Hemen belirtelim ki; insanlığın inançlarını hedef almak özgürlük değil, küstahlıktır.
Avrupa’daki kimi siyasetçilerde olduğu gibi Macron da kirli siyasetine malzeme aramaktadır.
Macron’un, sözde ifade özgürlüğü adı altında doğrudan insanların inançlarına saldıran ve neresinden bakarsanız bakın kin, nefret ve terörle şekillenmiş zihinler tarafından çizilmiş karikatürlere sahip çıkarak, teröre ve kine ortak olmaktadır.
Bu bir akıl yitimidir.
Evet… Emanuel Macron, siyaseten yaşadığı krizi örtmek için özellikle yabancı düşmanı ve ırkçı aşırı sağ siyasetin söylemlerini kullanması, kendi ülkesinin milletvekili tarafından dahi “bu ülke aklını mı yitirdi” şeklinde eleştirilmiştir.
Değerli dostlar…
Son birkaç aydır, ısrarla İslam ve Müslümanlar üzerinden güç devşirmeye çalışan, deyim yerindeyse, aklını yitirmiş küresel emperyalist odaklara yardakçılık yapan Macron’u korku çemberi sımsıkı sarmış durumda…
Macron, insandan korkuyor.
Macron, adaletten korkuyor.
Hülasa, Macron, İslam’dan korkuyor.
Son birkaç yüzyılda bütün insanlık öğrendi ki; özgürlük Batı’da slogandır.
Batı iki değerden korkmaktadır aziz dostlar; adil dünyadan ve özgür insandan.
İslam da tam da bunu vaat etmektedir.
Bütün insan hakları aktivisti örgütlerden, kişilerden, emek hareketlerine yön veren kuruluşlardan, kişilerden beklentimiz, çağrımız şudur:
Özgürlük insanın, dünya insanlığın ikametgâhıdır. Renkleri, fikirleri ve inançları; hakaret etme, küçük görme, şiddeti çağırma aracı yapan, kendi kirli oyunları için saklama tezgâhları oluşturan, siyasi kimlikleri, ideolojik örgütlere ve emperyalist devletlere birlikte cevap vermeli, onlara yenilgiyi birlikte tattırmalıyız.
İnancımız, farklı olabilir.
Fikirlerimiz karşıt görünebilir.
Ama çok temel bir ortaklığımız var; biz insanız ve dünyada birlikte yaşıyoruz. Hiç kimse, hiç kimsenin dinine, hükümlerine ve kutsallarına hakaret etme, onları yok etme hakkına sahip değildir ve olamayacaktır.
Biz insanız, elbette inanacağız.
Biz insanız, elbette insan onurunu savunacağız.
Biz insanız, en kesin şekilde söylüyorum ki inancımızı ve değerlerimizi koruyacağız.
İnanca ve değerlere savaş açanlara, kutsallarımıza hakaret edenlere karşı dayanışmayı güçlendireceğiz ve birlikte mücadele edeceğiz.
Tam da bu noktada belirtmek isteriz ki; Emmanuel Macron ve diğerlerinin aslında neyi gizlediğin, kimi kolladığının iyi bilinmesi gerekiyor.
Dünya’nın imkânlarını, insanların inançlarını çalanlar yani Macron gibiler, inanca ve kutsallara hakaretle yenilgilerini gizlemeye, yok oluşlarını geciktirmeye, kirli düzenlerini devam ettirmeye yönelik tetikçi konumlarını devam ettiriyorlar.
Bizim gözümüzde Macron ve benzerleri emperyalistlerin amelesi, kapitalistlerin, finans baronlarının hademesidir.
Güzel ahlak için gönderilmiş Hz. Resulü hakaretlerine konu eden zihniyet, dünya üzerinden silinmeye mahkûmdur.
Değerli dostlar…
Biz buradan bir konunun altını kalın çizgiyle çizmek istiyoruz…
Bütün dünya duysun ki; bizim için Hz. İsa da Hz. Musa da hülasa, Hz. Adem’den Hatemül Enbiya Hz. Muhammed’e bütün peygamberler kutsaldır, haktır, sataşmadan dahi muaftır. Çünkü onlar, insana onuru ikram, insanlığa felahı imkân haline getirmek için yaşadılar, yaşattılar ve hakikati, doğruyu yaydılar.
Dolayısıyla biz, neye inandığına bakmaksınız, yüce Allah’ın yarattığı bütün insanları “yaradılanı sev yaradandan ötürü” düsturuyla sever, hakikatin ışığı sönmesin, refah sömürülmesin, felah engellenmesin diyerek de hilkati garibenin yani Macron gibilerin karşısından mücadele etmeyi hem düstur hem onur sayarız.
Evet, emperyalist stratejilerden tevarüs ettirdikleri taktiklerle sinir uçlarına dönük tehdit üretiyorlar bugün.
Bu tezgâh temelde, İslam’ı ya da insanı önemsemeyen, hayatı dünyayı ve iktisadı kendi tekelinde gören emperyalist tapınağın, kapitalist şövalyelerinin unvanlarını, imkânlarını ve düzenlerini kaybetmeme feryadından başka bir şey değildir.
Aslında yaşanan bir yok oluş cinnetidir.
Ve görünen o ki, Macron, mazlumların kanı ile semirmiş emperyalist coğrafyanın, en zayıf ülkesinin lideri olması bakımından beyhude terör çığlıkları atmaktadır. Zira virüs Fransa’yı esir almıştır.
Yıkılan ve yok olan sömürü ve onu var eden düzendir.
İcra ve inşa edecek olansa inanan özgür insanın iradesi ve adil dünya düzeni mücadelesidir. Ve beklenen şudur ki, sefer insana mahsus, zafer imana dairdir.
Uyanan bu dünyayı selamlarken, gönlümüzce rahmet peygamberine salavat getiriyor ve bütün benliğimizle, bütün güzel sözlerin insicamıyla sesleniyoruz:
Ya Muhammed seni seviyoruz.
Ya Muhammed seni seviyoruz.
Ya Muhammed seni seviyoruz