“Çocuklarda halsizlik, solukluk ve çarpıntı, kansızlık işareti olabilir”
Anemik bir hastada görülebilecek şikâyetlere dikkat çeken Çocuk Hematolojisi ve
Onkolojisi Uzmanı Dr. Mustafa Bilici, “Anemik bir hastada aneminin ağırlığına göre ve
aneminin gelişme süresine göre değişen derecede halsizlik, yorgunluk, ciltte ve
mukozalarda solukluk, çarpıntı, baş dönmesi şikâyetleri görülebilir” dedi.
VM Medical Park Samsun Hastanesi’nden Çocuk Hematolojisi ve Onkolojisi Uzmanı Dr.
Mustafa Bilici, anemi (kansızlık) hakkında bilgilendirmelerde bulundu.
Kanımızda en çok bulunan hücre grubunun eritrositler olduğunu belirten Uzm. Dr. Bilici,
“Eritrosit içerisinde oksijen-karbondioksit taşıyan kısım hemoglobin molekülüdür.
Hemoglobinin yaşa göre normal değeri değişmektedir. 2 aylık bir bebekte 9 gr/dL değerine
kadar normal kabul edilmekte iken, 6 aylık bebekte 10,5 gr/dL, 2 yaşından sonra ise 11,5
gr/dL nin üzerinde olması gerekir. Tam kan sayımı, hastanelerde en sık yapılan tetkik olması
nedeni ile değişik derecelerde anemiye sık rastlanmaktadır. Bu değerlerin altındaki
hemoglobin değerleri kansızlık (anemi) olarak tanımlanmaktadır” diye konuştu.
“Halsizlik görülebilir”
Anemide görülebilecek şikâyetlerden bahseden Uzm. Dr. Bilici, “Anemik bir hastada
aneminin ağırlığına göre ve aneminin gelişme süresine göre değişen derecede halsizlik,
yorgunluk, ciltte ve mukozalarda solukluk, çarpıntı, baş dönmesi şikayetleri görülebilir. Ciddi
kanaması olan bir hastada hemoglobin değeri 12’den 6’ya düştüğünde, hasta çok halsiz
olabileceği gibi; demir eksikliğine bağlı uzun sürede kansızlığı gelişen bir hastada
hemoglobin değeri 4’e, 5’e kadar düştüğünde bile hasta kendini iyi hissedebilir” şeklinde
konuştu.
“Çocuklarda kansızlık nedenleri”
Çocuklarda kansızlık nedenlerinin genel olarak 4 gruba ayrılabileceğini belirten Uzm. Dr.
Bilici, şu bilgileri paylaştı:
“Eritrosit hastalıkları: Eritrositlerin görevini sorunsuz bir şekilde yapabilmesi için; şekillerinin
ve içerdiği hemoglobin molekülünün sağlıklı olması gerekir. Çoğunlukla genetik nedenler
sonucunda eritrositlerde yapısal problemler gelişmekte ve eritrositler olması gerekenden çok
daha hızlı yıkılmakta ve üretilmektedir. Hastalarda; artmış kan yıkımına bağlı sarılık; artmış
kan üretimine bağlı alın, şakak ve çene kemiklerinde genişleme ve karaciğer/dalak
büyüklüğü görülebilmektedir. Talasemi, orak hücreli anemi, eritrosit enzim eksiklikleri bu
sınıftaki hastalıklara örnek olarak verilebilir. Talasemi hastalığı bu grubun en yaygın görülen
hastalığıdır. Kemik iliği nakli ile tedavi edilmeyen hastaların hayat boyu 2-3 hafta aralar ile
kan transfüzyonu alması gerekmektedir. Ailede kan hastalığı öyküsü olan hastaların,
evliliklerinde hastalıksız çocuk sahibi olmaları için mutlaka genetik danışma almalarını
öneriyoruz.
Kemik iliği yetmezlikleri: Kemik iliğinde; genetik nedenlerle, ilaçların zararlı etkileri ile,
enfeksiyonların kemik iliğinde yarattığı harabiyet sonucunda, otoimmün nedenler (bağışıklık
sisteminin kemik iliğine etkileri) ile ya da kanser hastalıklarının kemik iliğini tutması ile
eritrosit kök hücreleri hasarlanır ya da doğuştan hasarlıdır. Bunun sonucunda yeterli kan
üretilemez. Bu hastalıklarda çoğunlukla diğer kan hücreleri olan kan pulcukları (trombositler)
ve beyaz kan hücrelerinde de (lökositler, lenfositler) üretimde yetersizlik görülebilir. Tedavide
kan transfüzyonları ve nedene özel tedaviler yapılabileceği gibi genetik nedenli hastalıklarda
ve düzenli kan ihtiyacı olan hastalarda kemik iliği nakil tedavisi uygulanabilmektedir.
Nütrisyonel eksiklikler: Dünyada ve ülkemizde en sık görülen anemi nedeni besin kaynaklı
eksikliklerdir. Özellikle hızlı büyümenin en yoğun olduğu süt çocukluğu döneminde ve
adolesan (ergenlik) dönemde demir ve B12 eksikliğine bağlı kansızlık sık görülmektedir. Kız
adolesanlarda adet dönemi ile birlikte yetersiz beslenme olması halinde hastalarda derin
anemi gelişebilmektedir. Sağlık Bakanlığı tarafından 2004 yılında başlatılan “Demir gibi
Türkiye” projesi ile 4 ay - 1 yaş arasında koruyucu dozda demir tedavisi verilmesi
önerilmektedir ve 9 aylık tüm bebeklere rutin hemogram bakılması önerilmektedir. Demir
hayvansal kaynaklı besinlerde, yeşil sebzelerde, yumurta ve süt ürünlerinde, bakliyat
ürünlerinde, kuruyemişlerde bol miktarda bulunmaktadır. Demir sadece kan üretiminde değil,
aynı zamanda vücudumuzda birçok enzim sisteminin çalışmasında da görev almaktadır. Bu
nedenle eksikliğinde; halsizlik, solukluk, iştahsızlık, büyüme- gelişmede duraksama, okul
başarısında, anlama ve algılama fonksiyonlarında bozukluklar görülebilir. Sık enfeksiyon
geçirme, toprak, kağıt yeme, ağız kenarlarında yaralar gibi şikayetler görülebilir. B12 vitamini,
hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur. B12 vitamini ve folik asit, vücudumuzda DNA
sentezinde gerekli çok önemli vitaminlerdir. Eksikliklerinde kansızlığa ek olarak bir çok
nörolojik şikayet görülür. Kansızlık olmadan da nörolojik şikayetler görülebilmektedir.
Hastalarda vitamin eksikliği saptadığımızda, öncelikle altta yatan sistemik bir hastalık
varlığını da sorgulayarak hastanın tolere edebileceği formda ve vücut depolarını dolduracak
şekilde yaklaşık 2-3 ay vitamin tedavileri vermekteyiz. Tedaviye rağmen vitamin düzeyleri
düşük ve kansızlığı devam eden hastaların, bağırsaklardan emilim problemi olabilir ya da
vitaminlerin metabolizması ile ilgili genetik nedenler olabilir. Vitamin desteği için ilk tercih ağız
yolu ile verilmesi olsa da özellikle bağırsaktan emilim problemi olan hastalarımıza damar yolu
ile vitamin tedavileri uygulayabilmekteyiz.
Sistemik hastalıklara eşlik eden anemi: Burada aklımıza gelebilecek birçok kronik
hastalıkta (romatolojik hastalıklar, böbrek hastalıkları, bağırsak hastalıkları, endokrin
hastalıklar vb.) farklı mekanizmalar ile hafif düzeyde kansızlık görülebilmektedir. Çoğunlukla
hemoglobin değerinde 1-2 birimlik düşüklük görülse de, daha düşük hemoglobin seviyeleri de
görülebilmektedir. Ateşli hastalıklar sırasında da hemoglobin değeri 2 birim kadar düşebilir.”
“Tanı ve tedavi süreci”
Hastaların bu ayırıcı tanılarının yapılabilmesi için öncelikle hastanın şikâyetlerini, anemi
gelişme sürecini, fizik muayene bulgularını ve ilk yapılan kan sonuçlarını ayrıntılı
değerlendirmek gerekir. Periferik yayma ile kırmızı kan hücrelerini yapısal olarak
değerlendiririz. Gerektiğinde ileri incelemeler yaparak (kemik iliği aspirasyonu, genetik
testler) tanı koyup, her bir hastalık için ve hasta özelinde tedaviler planlamaktayız” ifadelerini
kullandı.